Sağlık Bakanlığı son 3 yılda 61 milyon kişinin sinir sistemi ilacı, 12.3 milyon kişinin de antidepresan ilaç kullandığını açıkladı. 2009 yılında 3 milyon 261 bin kişi psikolojik nedenlerle sağlık kuruluşlarına başvuruda bulunmuştu. 12 yılda nerden nereye geldiğimizi, çocuk yetiştirmede ne kadar başarılı ol(ma)duğumuzu, psikolojimizin ne durumda olduğunu rakamlar daha iyi anlatıyor.
Zaman mı kötü, yoksa zamanı kötü yapan insanlar mı? Dünyayı o kadar kötü hale getirdik ki; artık çevremizde karşılaştığımız insanlar patlamaya hazır bir bomba gibi.... Eskiden çocuklarımız sokaklarda gece geç saatlere kadar oynar, anne ve babaları en küçük bir endişe yaşamazlardı. Çünkü hiç bir zarar görmeyeceğini, başına kötü bir şey gelmeyeceğinden emindi. Ama her geçen gün bir önceki günü aratacak nitelikte freni patlamış bir kamyon gibi yokuş aşağı inerken, bir kaçış rampası aramaya başladık. Çevremizdeki tüm insanlar bu durumdan rahatsız olduklarını her ortamda sürekli dile getirirken, çözüm bulma noktasında ise tüm çabalarımız beyhude oluyor.
Peki bu hale nasıl geldik?
Demokratikleşme, insan hakları ve batılılaşma yolunda ilerlerken, kendi kültürümüzü, gelenek göreneklerimizi unutup, bencil bir toplum yetiştirdik. Okulllarda çocuklarımızı yetiştiren öğretmenler, çocuğumuza en küçük bir uyarıda bulunsa, hemen şikayet ettik ve ardından soruşturmalar açtık, cezalandırdık. Oysa öğretmenlerimizin en öncelikli görevi; topluma, ailesine ve ülkesine faydalı olabilen bireyler yetiştirmektir. Toplum olarak bizler, öğretmenlerimizin itibarını ve çocuğun gözündeki değerini sıfırladık. Anne-babalar çocuğunu okula gönderdiğinde eti senin, kemiği benim hocam derlerdi. O dönemde yetişen insanların ne psikolojileri bozuktu, ne de topluma zarar verirlerdi. Oysa günümüzdeki anne-babalara göre en değerli varlıkları çocuklarına, okulda öğretmeninin kızması veya kötü bir söz söylemesi çocuğun psikolojisini bozuyor. Hemen koşarak okula gelip, öğretmene” hocam benim çocuğuma kızmışsınız, sizi şikayet etmek istemiyoruz, uyarmak istedik” deyip gidiyorlar. Peki o çocuğun gözünde, öğretmenin ne kadar yaptırım gücü veya etkisi olur? Öğrenciler okulun kapısından çıkar çıkmaz sigarasını yakıp öğretmeninin gözünün önünde tüttürüyor. Çünkü Öğretmeninin hiç bir yaptırım gücü yoktur. Peki bu anne baba çocuğuna iyilik mi, yoksa kötülük mü yapmış oldu? Tüm anne-babalara göre en zeki, en dürüst, en yardımsever kendi çocuklarıdır. Başkalarının çocukları yaramaz, yalancı, kavgacı. İşte böyle düşündüğümüz için bu hale geldik.
Şapkayı önümüze koyup düşünme zamanı gelip geçiyor. Kaçış rampası bulmamız dileğiyle....